Please note that Tapas no longer supports Internet Explorer.
We recommend upgrading to the latest Microsoft Edge, Google Chrome, or Firefox.
Home
Comics
Novels
Community
Mature
More
Help Discord Forums Newsfeed Contact Merch Shop
Publish
Home
Comics
Novels
Community
Mature
More
Help Discord Forums Newsfeed Contact Merch Shop
__anonymous__
__anonymous__
0
  • Publish
  • Ink shop
  • Redeem code
  • Settings
  • Log out

Mucize İmparator

3. Bölüm (2/2)

3. Bölüm (2/2)

Aug 11, 2024


Güzelliği komşu İmparatorluklarda bile ün salmış olan İmparatoriçe, bir elini çenesine dayamış, diğer elini de kucağına koymuş bir şekilde karşısında bulunan yaşlıları dinliyordu pür dikkat. Esmer tenini daha da ön plana çıkartan beyaz bir kraliyet elbisesi vardı üstünde. Yuvarlak örgü yapılmış saçına takılan altın tokalar güneş ışığının altında parlıyor, mermerden yapılma odaya ışık saçıyordu. Oturduğu tahtın iki yanında bulunan ve onu tavuskuşu tüyünden yapılma devasa yelpazelerle yelleyen iki kadın vardı. Onlar da beyaz tülden yapılma elbiseler giyiyorlardı. Ayakları çıplaktı, saçları ise düz bir örgü ile enselerinde toplanmıştı. Yaşlılar, kuzeyli heyet ile yaptıkları görüşmenin detaylarını İmparatoriçelerine aktardıktan sonra susmuşlardı. Hiç kimseden çıt ses çıkmıyordu. Odanın atmosferi aşırı gergindi, bu yüzden zaten sıcak olan hava dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu adeta.

Hatrı sayılır bir süre sonrasında sükûnetini bozan İmparatoriçe kucağındaki elini çekti ve kırışık alnını ovuşturdu. "Kabul ediyorum" dedi sıkkın bir ifadeyle. "2 bin askere karşılık 2 bin asker. Ancak" Orta yaşlı kadın elini çektikten sonra çekik gözlerini karşısında duran başları eğik adamlara çevirmişti. "Bu yollanan askerlerin başında İmparator Chadae'nin olmasını istiyorum." Laflar ağzından çıkar çıkmaz bütün yaşlılar şaşkınlığa uğramışlardı. Gözleri kocaman olmuş, eğdikleri kafaları yukarı kalkmıştı. "İmparatoriçem" dedi yaşlılardan biri. Sesi titriyordu. "Emin misiniz? Gerçekten İmparatoru oraya mı göndereceksiniz?"

"Kendisinin güvenliğini tehlikeye atıyorsunuz sanki"

"Lütfen bir daha düşünün"

"İmparatoru kuzeye yollamak onların eline çok büyük koz verir"

"Ya başına bir şey gelirse?"

"Can güvenliğini nasıl sağlayacağız?"


İmparatoriçenin bir el hareketiyle bütün uğultu kesilmişti. Yaşlılar aniden susmuş, başlarını öne eğmişlerdi. Esmer kadın havadaki elini usulca indirdi ve "Endişelerinizi anlıyorum" dedi. "Fakat şunu göz önünde bulundurmalıyız, İmparator Chadae artık el bebek gül bebek yaşını geçeli çok oldu. Kendisinin fevri davranışları beni gün geçtikçe endişelendiriyor. Yaşım artık ilerledi, bir gün gelir de vefat edersem halk onun önderliğini kabullenecek mi? Hiç sanmıyorum. Zaten İmparatora karşı büyük bir önyargıları var, onun hükmünden şüphe duyuyorlar. Normalde kendisi tahta geçtikten sonra Ulusun annesi olarak çekilmem ve arkaplanda olmam gerekirdi. Görüyorsunuz ki halen daha ülkenin yönetiminden ben sorumluyum. Bu ne zamana kadar devam edecek? Oğlumun kendi halkı tarafından taşlanarak öldürülmesini mi istiyorsunuz?"


Bu doğruydu. Samhan halkı İmparatorlarından çok şikayetçiydi. Kendisi hiçbir reformda bulunmuyor, bütün gününü sarayda eğlenerek geçiriyordu. Derslerini ciddiye almayan, bulunduğu konumdan faydalanıp istediğini yaptıran şımarık bir oğlan olarak görüyorlardı onu. İmparatorun ikiz kız kardeşlerinden biri olan Prenses Danbee daha yenilerde bir oğlan çocuğu dünyaya getirmişti ve onu destekleyenler bir hayli fazlaydı. İmparator yerine onun oğlunun tahta geçmesini, düzgün bir prens olarak yetiştirilmesini istiyorlardı. İsyan kaçınılmazdı, halk artık İmparatorun lakayıt tavırlarından bıkmıştı.


"Ne olursa olsun İmparator Chadae kuzeye gitmeli ve orada diğer askerler ile eğitilmeli" dedi İmparatoriçe sert bir tavırla. "Onun gidişini açıklarken gönüllü olarak gittiğini duyuracağız. İyi bir propaganda yapmalı ve halkın onun hakkında olan görüşlerini değiştirmeliyiz. Yoksa korkarım ki İmparatorun sonu düşündüğümüzden çok daha kötü olacak"




(1 hafta sonra, Hanyang Sarayı)


"Tang İmparatoru Wu Ti, zamanında halkını ölüme terkedip saraydan kaçtığı için Çin halkı çok sıkıntılı dönemlerden geçmiştir. Ülkeye saldıran hun kavimleri bir çok yol ile püs--- İmparator Chadae!" Tiz sesli öğretmenin sesi uyuklayan İmparatorun kulağını çınlatınca esmer adam irkilerek sırtını doğrulttu ve şaşkın gözlerle, kendisine öldürecekmiş gibi bakan öğretmenine baktı. "Derse dikkatinizi verin lütfen! Geçen sefer de aynı şekilde davranmıştınız. Rica ediyorum biraz daha özen gösterin!"


Esmer İmparator homurdanarak sırtını yumuşak yastığa yaslayınca omuz silkti. "Tarih dersi çok sıkıcı" dedi elinin altındaki sıkıştırılmış samana saçma sapan şekiller çizerken. "Tang imparatorlarının ne yaptığından kime ne? Şişko bir adam hunlardan korktuğu için topuklarını kaba etine vura vura saraydan kaçıyor falan filan." Tekrar homurdandığında, Tarih öğretmeni hayal kırıklığı ile derin bir iç çekmişti. "Bu ders sizin için çok önemli İmparatorum. Eğer Tarihi ve diğer İmparatorların neler yaptığını bilmezseniz ileride böyle bir durum ile karşı karşıya kaldığınızda ne yapaca---"

"Savaşırız olur biter" Genç İmparator omuz silkti. "Zaten Daehan İmapratorluğu bizim için bir çok belayı uzak tutmuyor mu? Heian İmparatorluğu da denizcilik konusunda kendini çok geliştirdi, sınırları dahilinde kuş bile uçurtmuyorlar. Ne diye bu kadar kasıyorsunuz?"

"İmparatorum-"

"Aman neyse" Chadae omuz silkti. "Bence bugünlük bu kadar yeter. Dışarısı zaten çok sıcak, bir de üstüne tarih dersi hiç çekilmiyor. Çıkabilirsin"


Uzun boylu tarih öğretmeni karşısındaki genç İmparatorun bu tavrı yüzünden sinirden kıpkırmızı olmuştu. Ellerini yumruk yaparak derin bir nefes aldı ve "Daha kendi tarihini bilmeyen bir adamdan ne hayır beklenir!" diye homurdanarak İmparatorun odasını terk etti. Chadae, giden öğretmeninin arkasından ters bir bakış atsa da bir şey dememişti. O arkasından böyle laflar işitmeye alışkındı, hocaları tarafından pek sevilen bir öğrenci sayılmazdı. Tembelliği yüzünden bu zamana kadar bir sürü kaliteli eğitimciyi istifa ettirmişti, dahası bununla övünmekten hiç çekinmezdi! Ona göre zaten imparatorluğun vaziyeti gayet iyiydi, neden kendini kitaplarla ve anlamsız şeylerle sıkıyordu ki?

Odasında bulunan döşekte uzanmış, hemen yanındaki masanın üzerinde duran meyvelerden tane tane yerken aniden içeriye giren arkadaşıyla yerinden sıçramıştı. "Karıcığım ben geldim" diye coşkuyla bağırdı İmparatorun arkadaşı. Suratında kocaman bir gülümsemesi vardı. "Yine öğretmenlerinin burnundan getiriyorsun anlaşılan, az önce odandan çıkan tarih hocasını gördüm. Artık adama ne dediysen suratı kıpkırmızıydı"

"Kangdae" Genç imparator gözlerini devirdi. "Bir şey yaptığım falan yok, adam tamamen kendi kendine sinirlendi"

 "Tabii canım sen öyle diyorsan" Esmer tenli genç adam kıkırdayarak masanın hemen dibine çömelmişti. Bağdaş kurduktan sonra elini direkt üzümlere daldırdı ve bir salkım çıkardı. "Aaaah 1 haftadır Pohang'daydım. Sürekli balık yemekten gına geldi artık" diyerek ağzına bütün salkımı sokmuştu. "oho armöt mö ö"

"Ağzını kapat hayvan herif" diyerek güldü Chadae, "Üzümün suları çenenden akıyor"

"Pördön"

İkili karşılıklı gülüşürken, Kangdae zorla yutkundu ve derin bir nefes aldı. "Eeee hazırlıklar tamam mı?" dedi elindeki armutu evirip çevirirken. Kahverengi gözleri bir armutun bir de arkadaşının arasında gidip geliyordu. "Yakında gidiyorsun he" 

 İmparator Chadae yediği üzümlerden dikkatini ayırmadan "Ne yolculuğu be?" dedi umursamaz bir tavırla. Pek de arkadaşını dinlediği söylenemezdi. Kangdae armutunu ısırmadan önce "Haberin yok mu?" dedi şaşkınlıkla. "Bütün sokaklarda gönüllü olarak Kuzeye gittiğinin duyurusu asılı."

Bunu duyar duymaz genç imparatorun yediği üzüm boğazına kaçmıştı. O öksürüp göğüsünü yumruklarken Kangdae sanki hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam ediyordu. "Daehan imparatorluğu ile yeni bir ateşkes ilan edildi 1 hafta önce. Karşılıklı olarak 2 bin asker takas edeceklermiş. Bizden giden asker bölüğünün başında da sen varmışsın. Açıkcası gönüllü olarak gideceğini duyunca çok şaşırdım Chadae, senden hiç böyle bir şey beklemezdim"

"BEN Mİ GÖNÜLLÜ OLMUŞUM?" Genç imparator bağırarak ayağa fırladı. "BEN Mİ GİDİYORUM KUZEYE?"

"Du-Duyuruda öyle yazıyordu-"

"Benim bir yere gittiğim falan yok" demişti Chadae derin derin solurken. Göğüsü aldığı nefesler yüzünden bir inip bir kalkıyordu. "Yanlışlık olmalı, kesinlikle bir yanlışlık olmalı." Kangdae omuz silkti ve başka bir üzüm salkımına uzandı. "Annenin adına yapılmış bir duyuruydu bu" dedi şaşkın bir surat ifadesiyle. "O yüzden bir yanlışlık olduğunu zannetmiyorum"

Bunun üzerine esmer İmparator eteklerini hışımla düzenledi, sonra da arkadaşına sert bir bakış attı. "Ben annemle konuşmaya gidiyorum" diyerek kapıya doğru yönelmişti. Ayaklarında olan sert takunyalar her mermere bastığında odayı çınlatıyordu. "Bu akıl almaz saçmalığı bir an önce düzeltmeliyim."

O odadan çıkıp gittiğinde arkasından el sallayan ve gülen arkadaşını görmemişti bile. Mermerden yapılma sarayın içerisinde sinirli adımlarla ilerleyen İmparatorlarını gören bütün hizmetliler ne yapacaklarını şaşırıp öylece donakalıyorlardı. Genç İmparator o kadar hızlı bir şekilde hareket ediyordu ki onu takip eden yardımcıları bir türlü hızına yetişemiyorlardı. İmparatoriçenin odasına geldiklerinde, Chadae hiç tereddüt etmeden aniden kapıyı açtı ve içeriye daldı. Yardımcıları odanın dışında kaldıkları için şaşkınlıkla ne olduğunu idrak etmeye çalışıyor, bir yandan da kapının önünde bekleyen İmparatoriçenin hizmetlileriyle bakışıyorlardı.

"Anne!" diye bağırdı Chadae yumruklarını sıkarak. "Duyduklarım doğru mu? Beni kuzeye mi gönderiyorsun?"

"İmparatorum" Esmer kadın kaşlarını çatmıştı. Eliyle hizmetlilere bir işaret yolladı ve odanın açılan kapılarını kapattırdı. "Niye odama böyle girdiğinizi öğrenebilir miyim?"

"Anne resmiyetin sırası değil" Chadae burnundan soluyordu. Sinirle annesinin karşısına oturduğunda ellerini onun önünde bulunan masaya koydu ve diklenir gibi bir pozisyon aldı. "Kangdae bana az önce sokaklarda kuzeye gittiğimi söyleyen duyuruların asıldığını söyledi. Duyuruları yayınlayan senmişsin. Bu doğru mu?"

İmparatoriçe oğlunun bu tavrı konusunda sadece iç geçirmekle yetinmişti. Önünde bulunan fincandaki soğuk çayından bir yudum aldı ve "Doğru" dedi gözlerini kapatarak. Birazdan İmparator Chadae'nin kendini yerden yere atacağını öngörebiliyordu. "Kuzeye yolladığımız 2 bin askerle beraber gideceksin, bu tamamen kendi iyiliğin için"

"Gitmiyorum" Chadae tıpkı bir çocuk gibi mızmızlandı. "Ben kuzeye falan gitmiyorum! Kimse benim fikrimi sormadı, kimse bana haber vermedi. Ayrıca beni nasıl olur da kuzeye gönderirsin? ya orada hastalanırsam?"

"İyileşirsin"

"Ya beni öldürürlerse?"

"Öldürmezler"

"Peki ya- peki ya beni bir ayı yerse?"

"Ayı seni neden yesin chadae?"

"Ben nereden bileyim!" diye bağırdı genç imparator. "Kuzey gibi korkunç bir yere oğlunu yollayan sensin! Tanrı bilir orada ne çeşit yaratıklar yaşıyordur. Hiç mi vicdanın sızlamıyor beni oraya göndereceğin için? Bu kadar mı önemsizim senin gözünde?"

Esmer kadın bu sözler üzerine sertçe masaya vurmuştu elini. Çıkan ses yüzünden irkilen imparator geri çekildiğinde, annesi kaşlarını çattı ve "Kes sesini" dedi ters bir tavırla. "Şımarıklıkların artık herkesi burnundan getirtti. Her gün oyun oynamaktan, gezip tozmaktan ve saraydaki insanları itip kakmaktan başka bir şey yapmıyorsun. Derslerine çalışmıyorsun, bu ay 2 öğretmenini istifa ettirdin. Artık çocuk değilsin Chadae. Sen bu ulusun İmparatorusun ve nasıl davranacağını öğrenmen gerek. Senelerdir senin görevlerini ben yapıyorum, bu ne kadar küçük düşürücü bir durum biliyor musun? Kendi halkın sana hımbıl diyor, hımbıl! Sana yeteri kadar imtiyaz gösterdim, daha fazlasına katlanmayacağım. 3 gün sonra gidecek olan askerlerle beraber yola çıkıyorsun. O beğenmediğin, burun kıvırdığın öğretmenlerin yerine senin gözünün yaşına bakmayan diplomatlar ile karşı karşıya kaldığında nasıl hissedeceksin görelim bakalım"

Genç imparator duyduklarına inanamıyordu. Kendi annesinin ona bu kadar sert davranacağını hayatı boyunca hiç tahmin edemezdi. İmparatoriçe pamuk gibi bir kadındı. Oğlunu çok sever, onun her istediğini yapardı. Hele Chadae çocukken başında pervane olurdu adeta. Ancak durumlar artık çok farklıydı. İmparator Chadae artık çocuk değildi ve bunun farkına varması gerekiyordu. "Şimdi çık" dedi esmer kadın oğlunun suratına bakmayarak. "Odana git. Bir daha da asla müsaade istemeden bulunduğum ortama girme."


Esmer adam bir şey demeden usulca kalkmıştı yerinden. Gözlerini ellerinden ayırmadan odadan çıkarken ağır ağır annesine baktı, daha sonra da kafasını çevirdi. "Babam olsaydı böyle olmazdı" dedi kırgın bir sesle.

Daha sonra da yardımcılarıyla beraber sarayın içerisinde gözden kayboldu…

Alucielo
Alucielo

Creator

Comments (0)

See all
Add a comment

Recommendation for you

  • Secunda

    Recommendation

    Secunda

    Romance Fantasy 43.3k likes

  • What Makes a Monster

    Recommendation

    What Makes a Monster

    BL 75.3k likes

  • Silence | book 2

    Recommendation

    Silence | book 2

    LGBTQ+ 32.3k likes

  • Blood Moon

    Recommendation

    Blood Moon

    BL 47.6k likes

  • Invisible Boy

    Recommendation

    Invisible Boy

    LGBTQ+ 11.4k likes

  • Primalcraft: Scourge of the Wolf

    Recommendation

    Primalcraft: Scourge of the Wolf

    BL 7.1k likes

  • feeling lucky

    Feeling lucky

    Random series you may like

Mucize İmparator
Mucize İmparator

452 views0 subscribers

Enemies to lovers, Slow burn, LGBT+, Drama ve türlü türlü entrika...
-
Goryeo yarım adasında gün geçtikçe hayat koşulları zorlaşıyordu. İki imparatorluğun hükmettiği bu toprak parçası yakında milyarlarca insanın mezarı olacaktı. Bunun için, acilen önlem alınmalı ve bir şekilde yaklaşan kanlı gelecek değiştirilmeliydi.

Bu yüzden, Güneyin vurdum duymaz, fevri ve en az sıcakları kadar yakıcı olan İmparatoru WANG Chadae bir sabah kalktığında kendini Kuzeyin haşin, hiçbir zaman kendinden ödün vermeyen ve en az soğukları kadar çetin olan İmparatoru HAN Insoo ile yanyana bulmuştu.
Subscribe

8 episodes

3. Bölüm (2/2)

3. Bölüm (2/2)

41 views 0 likes 0 comments


Style
More
Like
List
Comment

Prev
Next

Full
Exit
0
0
Prev
Next